21 Mayıs 2014 Çarşamba

“Haber Kutsal, Yorum Hürdür’’

ATV Ankara temsilcisi Mehmet Akarca, gazetecilik mesleğiyle ilgili sorularımızı yanıtladı. Deneyimli gazeteci Akarca, medya sektörünün sıkıntıları ve bugünkü durumuyla ilgili samimi açıklamalarda bulundu.


- Gazeteciliğe nasıl başladınız? Aklınızda olan bir meslek miydi yoksa şartların gelişimiyle mi bu mesleği tercih ettiniz?

Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde mimarlık okurken, TRT Trabzon Radyo’su spikerlik sınavı yaptı. Bu sınavı kazandım ve Trabzon’da çalışmaya başladım. Redaktör spiker unvanını kazandıktan sonra TRT Ankara Haber Merkezi’ne tayin edildim. TRT’de kalmam yönündeki ısrarlara itiraz edemediğim için orada çalışmaya başladım. TRT Haber Merkezi’nde 17 sene çalıştıktan sonra Turgut Özal döneminde bir de milletvekilliği yaptım. Daha sonra Anadolu Ajansında yönetim kurulu başkanlığı ve Doğan Grubu bünyesinde 12 yıl Kanal d’nin Ankara temsilcisiydim. Atv’nin el değiştirmesiyle de buranın Ankara temsilcisi olarak göreve başladım. Takvim Gazetesi ve A haber’de görevimi sürdürüyorum.


“Teknoloji anayasayı geçti”

Mesleğe başladığınız zamanki medyayla şimdiki arasında görünür farklılıklar sizce nelerdir?
TRT benim çalıştığım yıllarda tek yayın yapabilen kanaldı.1990’lı yıllarda milletvekilliği yaptığım dönemde teknoloji anayasayı geçti. Herkes çanak antenlerle uydudan yayın alıp izlemeye başladı. Anayasada ise TRT’den başka yayın yapan kanalların izlenmesi yasaktı. Bu da anayasa değişikliğinin yapılıp özel televizyonların kurulmasına imkân sağladı. Türkiye’de bugün 300 tane özel televizyon yayın yapıyor. Devlet televizyonuyla özel televizyonların arasında çok büyük farklar oluştu.

-Peki, bu yayın anlayışında ne gibi değişikliklere neden oldu?

Eskiden rekabet yoktu. Halk, TRT ne yayınlarsa onu izliyordu. Şimdi çeşitlilik ve rekabet olduğu için daha kaliteli, halkın sevebileceği programlar yapılmaya başlandı. Türkiye’deki televizyon kanalları şuan dünyadaki en kaliteli yayın yapan kuruluşlar. 36 ülkeye dizi satıyoruz ve bu televizyon kanallarına devasa paralar kazandırıyor.
-Hem gazetede hem televizyonda çalışmış biri olarak sizce gazetecilik tam anlamıyla nerede hakkıyla icra edilir?

Okullarda altyapı kazanıldıktan sonra özel sektörde veya TRT’de öğrenilebilir. Yeter ki kişi bunu istesin buna bilgi ve kültür birikimi yeterli olsun. Çok iyi gazeteci sadece çalışarak olunur.
-Takvim Gazetesi’ndeki köşenizde en çok eleştiri aldığınız veya beğeni aldığınız yazılar hangi konular üzerine oluyor?

Köşe yazılarında asıl olan başlıktır. Sadece başlık yazarak ilgi çekip beğeni veya eleştiri alabiliyorum. Mesela bir yazımda ‘böyle hükümet olur mu?’ başlığını attığımda hükümeti eleştireceğim yönünde kanaatler oluşuyor. Hâlbuki böyle hükümet olur mu derken daha öncekilerin yapamadığını yaptılar, bu nasıl bir hükümet demeye çalışıyorum. Hayret ifadesi olduğunda ilgi çekebiliyoruz. Açıkçası herkes düşüncesine göre olan yazıyı beğeniyor. Bizim yapmamız gereken doğru haber vermek. Ben hep söylüyorum haber kutsaldır, yorum hürdür. Haberde taraf olunmaz konu olduğu gibi yansıtılmalıdır.

-Sizden herhangi bir yazınızla ilgili cevap ve düzeltme talep eden oldu mu?

Bir defa oldu. Yanlış anlaşılmadan kaynaklı bir durumdu. Türkiye’deki yabancı okullarla ilgili bir yazımda Galatasaray Lisesi’nde Fransız bayrağı dalgalanıyor ve papazlar eğitim veriyor demiş, fakat eleştirel bir tavırla söylememiştim. Galatasaray Lisesi’nden bana hakaretler içeren binlerce mail geldi. Benim yanlış yazdığım konu ise sadece Fransız başkanlar geldiğinde Galataray Lisesi’ne Fransız bayrağı çekiliyormuş. Yani sürekli bir olay değilmiş. Bir sonraki hafta yazdığım yazıda özür diledim tabi.

Recep Tayyip Erdoğan’ı çok başarılı buluyorum’

-Fikirlerinize tamamen ters düşen bir yerde çalıştınız mı? Çalıştıysanız tavrınız ne yönde oldu?
Gerçeği tamamen saptırıp halka yanlış haber veren bir yerde hiç çalışmadım. Türkiye’de de böyle bir kuruluşun olduğunu düşünmüyorum. Kimisi bardağın boş tarafına bakıyor kimi dolu. İkisi de doğru olabilir. Herkes kendi görüşünü özgürce savunmalı. Yandaş bir medyada çalışıyor olabilirim ama bu değildir ki olayları farklı verelim gerçekleri gizleyelim. Bunu hiçbir medya organı yapmaz. Şuan da Recep Tayyip Erdoğan’ı çok başarılı buluyorum. Geçmiş hükümetlerin yapamadığını bugün kendisi yaptı. Yazılarımda bunun bir kazanç olduğunu iddia ediyorum. Marmaray neden bu dönemde yapıldı? Geçmişte niçin bu kadar ekonomik kriz yaşandı ve şimdi yaşanmıyor? Başarısız olduğunu düşünenlerde farklı doneler bulup geliştiriyor.

‘Gezi olaylarında sosyal medya dış güçlerin etkisiyle kötü yönde kullanıldı’
Sosyal medya klasik haber alma anlayışını nasıl etkiledi? Halkın doğru haber alması açısından güvenilir mi?

Gazeteler ve televizyonlar konuyu saptırdığında cezai müeyyideler uygulanıyor. bir güvenilirliğimiz olduğu için yalan yanlış haber yapamayız. Fakat sosyal medyada sorumsuz insanlar var. Küçük bir duman görüpte şehir yanıyor bile yazabiliyorlar. Bu bir tehlike. Gezi olayları örneğinde 600 bin kadar farklı isimlerle twitter hesapları açılmış. Belli ki bu olaylar planlanılmış. Burada Türkiye’yi bölmeye parçalamaya çalışan dış güçlerin hesaplarını göz önüne almamız gerekiyor. Fakat şunu da söylemek gerekir ki faydalı tarafları da var, tedirgin edici taraflarıda. Sosyal medyadan alınma bilgilere insanların temkinli yaklaşması da gerekiyor.
-Birazda gazeteciliğin özel yaşantınızı nasıl etkilediğinden bahsedermisiniz?

Gazetecilerin planlı programlı çalışması gerekiyor. Diğer insanlarla kıyaslandığında aslında başka meslek sahiplerinin çok boş zamanı var, farkında değiller. Biz bütün zamanımızı çok iyi planlamak zorundayız. Dünkü planım şöyleydi mesela; Numan Kurtulmuş’un toplantısına gittim, Atv’nin haber işleriyle uğraştım, A Haber yorumunu çektim, akşam haber bülteni için çalıştık, Ak Parti genel merkezine gittim canlı basın toplantısı için kontrollerimi yaptım, akşam on civarı eve geldim, benim yaş günümdü ailemle onu kutladım ve günü bitirdim. Ama mesleğimi sevdiğim için bunlar bana zor gelmiyor. Birçok güzel yönü var haberleri herkesten önce alıyoruz. Bazı haberleri yayınlamıyoruz. Ama haberin oluyor tabi.


-Ne tip haberleri yayınlamıyorsunuz mesela?

Halkın tamamını ilgilendirmeyen olaylar oluyor genelde. Fakat şu tip olaylarda oluyor; bir yabancı ülkenin Türkiye’de gerçekleştirdiği operasyonu biz öğrenmişizdir ancak yüzde yüz doğrulatamıyorsak yayınlamamayı tercih etmiyoruz. Devlet operasyonlarının çoğundan da haberimiz oluyor. Fakat bunları devlet kademesindekilere doğrulatamadığımız için yayınlamaktan kaçınıyoruz.

Gazetecilik şöyleydi bir olay oldu değişti diyebileceğiniz keskin bir nokta var mı?

Özel televizyonların açılması milattır. Bununla beraber birçok değişim yaşandı. Mesela spikerlikte artık el ve kol hareketleri kullanarak haber sunabiliyoruz. Farklı kelimeler kullanmaya da başladık. Eskiden televizyonlarda arabesk müzik bile yayınlayamazdık şimdi her türlü yayın yapma şansı sunuluyor. Daha özgürce yayın yapılmaya başlandı. Gazetecilikte de şu söylenebilir; eskiden tek tip gazetecilik vardı. Sürekli hükümetlerle çatışma halindeydiler. Türkiye’de de hükümetler hep sağ hükümetlerdi. Sol görüş basını hükümet ağzıyla kuş tutsa bile bunu eleştirirdi. Son yıllarda çeşitlilik arttı. Artık hem sağ hem sol görüşlü yayınlar yapılıyor. Eskiden hükümetin yaptıklarına ‘aman ne güzel yaptın’ diyen bir tek Tercüman Gazetesi vardı. Şuan ki gazeteler ise kendi içinde bir öz denetim halinde.


Dikkat Sarı Çizgi!


Son zamanlarda caddelerde, sokaklarda, metro duraklarında sıkça karşılaştığımız sarı çizgiler sizce ne için varlar?

Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde belediyeler görme engelliler için şehrin belirli noktalarına sarı iz takip çizgileri yapıyor. İz takip çizgileri, görme engellilerin daha güvenli ve rahat yürüyebilmeleri için büyük önem taşırken, çoğu insan bu yolların ne için kullanıldığından habersiz. Görme engelliler çizgileri kullanarak ulaşım sağlarken birçok zorlukla karşılaşıyor. İz takip çizgilerinin ne için yapıldığından habersiz olanlar görme engellilerin yolunu; otomobil park ederek, üzerine tezgâh açarak işgal etmiş durumda.
Görme engellilerden önce herkes yolları sahiplenmiş, bölüşmüş bile. Kimisi belediyenin dükkan önlerine kullanım sınırını çizmek için çizgilerin var olduğunu söylerken, kimisi de bebek arabası yolu, tezgah açma alanı olarak rol biçmiş engelli yollarına.
Sarı Çizgilerin Sonu Tehlike Dolu
2005’ten bu yana uygulanan yönetmelik hala tam anlamıyla amacına ulaşamadı. Sadece esnaf değil, çizgilerin yapımında çalışan işçiler, proje sorumluları bile ne yaptıklarından habersiz. İz takip çizgilerinin uçurumda bitmesi, ağaçla çakışması, duvarda sona ermesini bu nedenler açıklıyor. Görme engelli Hasret Yaman ‘çizgileri kullanmakta çoğu zaman çekimser davranıyorum. Sadece sonunun uçuruma çıkmadığından emin olduğu iz takip çizgilerini rahatlıkla kullanabiliyorum’ dedi. Çoğu çizginin kar ve yağmur sularından aşınıp, kullanılamadığını belirten Yaman, engel sahibi olmayanların bile bu yollarda kaza geçirip sakatlandığını sözlerine ekledi.


Yapılan Düzenlemelerde Engellilere Söz Hakkı Verilmiyor’

Altı nokta körler derneği genel sekreteri Serkan Özkan : ‘Ankara’da şuan 170 bin kilometre iz takip çizgisi bulunuyor. Gördüğümüz iz takip çizgileri standardına uygun yapılmıyor. Bizim gördüğümüz çizgiler dış mekan için uygun değil. Görme engelliler olarak biz yolların yapımını olumlu karşılasakta standartlara uygun işler yapılmadığından büyük sorunlar sorunlar yaşıyoruz‘’ dedi. Yapılacak olan bir düzenlemelerle ilgili olarak yetkililerle defalarca görüşüldüğünü belirten Özkan, ilgili düzenlemelerde engellilerin söz sahibi olması gerektiğinin altını çizdi.