evdeki tüm ışıkları kapattım. Salonda elimde limonlu sıcak suyumla oturuyorum. Sessiz. Şuan sadece bir helikopter sesi var dışarıda bir de üst ket komşumun musluğundan gelen su sesi. O da gitti şimdi. Evin sıcaklığı,kokusu çok güzel. Camaşırları yeni serdim. Mis gibi her yer. Çarşaflarım yeni serildi. Pijamalarım temiz,yeni giyildi. Ben duştan yeni çıktım,saçlarım kuru. Düşünmek için daha güzel bir yer yok gibi şuan. Ama ben yine beceremiyorum.
Senin komşun olan ağaçta bir salıncak düşledim. Sonra bahçemdeki salıncağımın kırmızı oturağının çalındığı aklıma geldi. (Anneannem salıncağa salıngaç diyor. Bir de bol bol masal anlatıyor. )
Sırt ağrılarım dedim. Yarın spora gidince geçer dedim. Aaa spor çantama ayakkkabı ve toka koymayı unuttum dedim. Yarın sana bi dünya makyaj yapacaklar mehtap dedim. Bak dünyevi olan her şeye ne kadar da dahilim. Sıyrılamıyorum.
Uykunun tadına bakan ağızların sesi geliyor aklıma, çocukluk sancılarını taşıyan nesnelerin adları kedilere veriliyor. İnsanlar her söyleneni üstüne alınıyor. Ne bileyim..
Sen bir kitabın kapağını açmış, sadece bakıyorsun. O gözümün önünden gitmiyor. Ha büyük adam olacaksın. Hayal kurma saatlerini satacaksın. Eline sağlık diyecekler.
Bir şey demem onlar da sağolsun. Ağızları sağolsun. Üstten bakan gözleri sağolsun.
11 Aralık 2016 Pazar
7 Aralık 2016 Çarşamba
Nokta Nokta
Icimde umut musun korku mu anlayamıyorum.
Umut insanlik elbisesi. Umudu bırakınca kümenin dısına cıkıp izlemek baslıyor. Kümeye girince elim ayağim dolaşıyor.
Her sey sende baslayıp sende bitiyor diyorum.
Annem soyledi; bu dunyada murat almayana otekinde sorgu sual yokmus.
Ben, 'topukların nokta nokta bas gelin' diye turku mırıldanıyorum.
Her şey senden geçiyor. Sana dua ediyorum
Umut insanlik elbisesi. Umudu bırakınca kümenin dısına cıkıp izlemek baslıyor. Kümeye girince elim ayağim dolaşıyor.
Her sey sende baslayıp sende bitiyor diyorum.
Annem soyledi; bu dunyada murat almayana otekinde sorgu sual yokmus.
Ben, 'topukların nokta nokta bas gelin' diye turku mırıldanıyorum.
Her şey senden geçiyor. Sana dua ediyorum
1 Aralık 2016 Perşembe
Söyleyelim Yalan Olsun
yalan söylememe izin ver. ben hiç senin olduğumu sandığın şey değildim. o yüzden izin ver olmak istediğimişim gibi davranayım. gözlerim şehir üzerinde bir boşluk arayadursun, kullanılmamış bir gökyüzü parçası, kimsenin aşkına meşkine şahit olmamış, bulut izi olmayan bir parça mavi.
ışıkları kıra kıra dağıtan göğün bir parçasını bırak bana. sevdiğim adamın başının üstü gibi. vazgeçilmez olan adam. şanslı adam. hep bir yerlerde beklenen, hep iltimas hakkı olan, ne zaman misafir olsa bir yere önünde el pençe divan durulan adam.
izin ver bir şeyler anlatayım. bak bu gönlümde yara değil, insan izi. küçük ayaklar ve hızlı adımlar. ardından yetişmek ne mümkün. vazgeçmek gerek. vazgeçmeye şartlanmak gerek. şartlanmak lazım sıkı sıkı ama o elastik nese kopunca şimşek gibi eski yerine dönmeyi göze alabilecek misin? eski yer. tam da burası. her şeyin başladığı, bittiği nokta. şimdi. şu an. tüm anların biriktiği ve özlem hissinin göğsümüzün tam ortasına yerleştiği, tüm anların birikimi olarak şu an.
gözümüzde kalmış gülümseyiş, bakış ve bir çift kuşkonmaz uzantısı el. hiçten tamamlanıp biri olarak karşımda beliren uçurum, feza gediği. izin ver, sana biraz yalan söyleyeyim. anlatayım ki; güneşin değdiği yerler hep parmak uçlarında kalsın. alıp gölgeni arkana, alıp her şeyin gölgesini arkana yalnız ışığın, kırılan, gücenen ışığın temaşasını seyredesin. yetişsin ardınsıra bir haylaz sarışın çocuk. yetişsin elde kalan. avuçlarında kımıldaşan renkli ışıkların olsun. izin ver yalan söyleyeyim.
eğreti kalsın her söz dilimde. zamanın gerisinden çocuk bulayım sana, kendine baba ol diye. sarı saçlarını ördüğün çocuğa hatıralar uyduralım masal niyetine. anlatalım; biz de seyretmiştik gökyüzünden alemi. savaşa durduğunda ordular, kaçmıştık daha yüce bir zafer uğruna. anlatalım, yalan değil ya. biz de arasındaydık yarılan denizi geçenlerin, arasındaydık isayı çarmıha gerenlerin. düşündük ölü oğlunu kucağında tutan meryemin acısını. ağladık üstelik
ışıkları kıra kıra dağıtan göğün bir parçasını bırak bana. sevdiğim adamın başının üstü gibi. vazgeçilmez olan adam. şanslı adam. hep bir yerlerde beklenen, hep iltimas hakkı olan, ne zaman misafir olsa bir yere önünde el pençe divan durulan adam.
izin ver bir şeyler anlatayım. bak bu gönlümde yara değil, insan izi. küçük ayaklar ve hızlı adımlar. ardından yetişmek ne mümkün. vazgeçmek gerek. vazgeçmeye şartlanmak gerek. şartlanmak lazım sıkı sıkı ama o elastik nese kopunca şimşek gibi eski yerine dönmeyi göze alabilecek misin? eski yer. tam da burası. her şeyin başladığı, bittiği nokta. şimdi. şu an. tüm anların biriktiği ve özlem hissinin göğsümüzün tam ortasına yerleştiği, tüm anların birikimi olarak şu an.
gözümüzde kalmış gülümseyiş, bakış ve bir çift kuşkonmaz uzantısı el. hiçten tamamlanıp biri olarak karşımda beliren uçurum, feza gediği. izin ver, sana biraz yalan söyleyeyim. anlatayım ki; güneşin değdiği yerler hep parmak uçlarında kalsın. alıp gölgeni arkana, alıp her şeyin gölgesini arkana yalnız ışığın, kırılan, gücenen ışığın temaşasını seyredesin. yetişsin ardınsıra bir haylaz sarışın çocuk. yetişsin elde kalan. avuçlarında kımıldaşan renkli ışıkların olsun. izin ver yalan söyleyeyim.
eğreti kalsın her söz dilimde. zamanın gerisinden çocuk bulayım sana, kendine baba ol diye. sarı saçlarını ördüğün çocuğa hatıralar uyduralım masal niyetine. anlatalım; biz de seyretmiştik gökyüzünden alemi. savaşa durduğunda ordular, kaçmıştık daha yüce bir zafer uğruna. anlatalım, yalan değil ya. biz de arasındaydık yarılan denizi geçenlerin, arasındaydık isayı çarmıha gerenlerin. düşündük ölü oğlunu kucağında tutan meryemin acısını. ağladık üstelik
Kaydol:
Yorumlar (Atom)