14 Ağustos 2017 Pazartesi

Tacizle Tanış,Memeyi Tanı, Sutyen Görevini Yapsın

Kadın olmak fazla ihtişamlı bir şey gibi gelmişti göz kapaklarının üzerine alelade sürülmüş mavi farlı kadınlar gördüğümde

Otururken eteğini düzelten bir kız çocuğu olmadığım için gururlanacağım aklıma gelmezdi hiç.. Ama o zamanlarda bile giydiği mini eteğiyle profesyonelce arabaların altına kaçan topları alan ablalara duyduğum saygıyı hatırlıyorum. Etekleri açılır, yaralı bacakları ortaya çıkardı. Mahalledeki tek bir çocuk bile o bacakların kendilerinden farklı bacaklar olduğunu bilmezdi hiç. 

Aslında büyüdük diye de kirlenmedi her şey, anne babaların salladığı parmaklar vesile oldu çekiştirilen kıyafetlere..Sonra o yolda duyduğumuz 'cıkcıkcık'ların sahipleri "Aman çekiştireceksen hiç giymeyecektin" diyerek yarattıklarına bir kesik daha atıp sarmalı kesin olarak büyütme kararı aldılar 

İlk tacize uğradığım zamanı hatırlıyorum . O anı hiç unutmadım gerçi.

Ortaokuldaydım evimizden okula yürüyerek gidiyordum. Ara bir sokak var daracık bir sokak. O sokakta kızlarını okula göndermeyen bir aile var. Caminin karşısındaki evde oturuyorlar . Ben neredeyse her gün o kızla göz göze geliyorum. Ama önünden öylece geçip gidiyorum. 
Sabahları 7 civarı düşerdim yola. yaklaşık 7:04 gibi de o daracık sokakta olurdum. Ceket giydirip kravat taktırırdı dürzü okul 

Dar sokağın sonuna gelmiştim ki karşıdan belki 18-19 yaşında birinin geldiğini gördüm. Çok normal bir el hareketiyle çok alışılmış bir şeymiş gibi göğsüme uzandı eli . Mememi sıktı. Daha kimsenin onlara meme demek aklına bile gelmezdi oysa ki

Çıngırak dilli, erkek fatma Mehtap'ın  dili bir anda sustu. Aklıma bunun bir taciz olma ihtimali bile gelmemişti. Yine de içimde bir çıkrık dönmeye başladı. Duygu karşılığı neye denk geliyor şimdi bile bilmiyorum.  Aklımda ise yeni kullanmaya başladığım  meme tutucu olarak gördüğüm sutyenim vardı . Yan komşumuzun kızı giymiş bir süre.Meme denen şey de pek hızlı büyür bilirsiniz. Onunki büyüyünce emektar sutyenin yeni görev yeri benimkiler oldu. Ben ilk tacize uğradığımda memelerimi, bedenimi, kız çocuğu olmamı ve nelere maruz kaldığımı düşünmekten çok emanet sutyenimi düşünmüştüm. Onlar beni korumaya yarıyordu çünkü

Ama o gün normalden daha çok erkeğe sataşıp canlarını yakmıştım

Şimdi bu anlattıklarımla bağ kurabileceğim birkaç anım daha var elbet. İşte onlar kadın olmayı anlatmaya çalıştığım 'kadın zamanlarım'da başıma geldi. Hangisi daha ağır bilmiyorum. Ama kollarımda kasım, avuç içlerimde nasırlarım var. Neden var yine bilmiyorum. Bunları derken yine bir ayrımcılığa sebep veriyor muyum diye de düşünüyorum

Yıllar geçti 12-13 yaşın üzerinden..Şimdi anlatabiliyorum

O meme tutucu sütyen birkaç yıl sonra  annemin bir yaz temizliği krizi sırasında çöpü boyladı. O dar sokakta yaşayan ve ailesinin okula göndermediği kırmızı gözlüklü kız eve geldiğini gördüğüm birkaç öğretmenin de ailesini zorlamasına rağmen okula hiç gitmedi. Dar sokak tacizcisine ne oldu bilmiyorum ama tahmin edebiliyorum








28 Mayıs 2017 Pazar

Beni Getiren Kadın


Babaannem anlatırdı ben de eser miktarda sevdiklerime anlattım

Haydi buyurun ... 

Zamanın birinde çok mutlu bir çift varmış. Fakirlermiş ama kendilerine bunu  hiç dert etmezlermiş.

En büyük sıkıntıları çocuklarının olmamasıymış

Bir gün kadın az biraz yemeklik malzeme almak için pazara gitmiş. Eşinin bıraktığı 2 parayla... 

Kadın yemeklik için çıktığı pazarda incik boncuk tezgahlarına dalmış.

İlgisini çeken ise yemeklik hiçbir şey değil de  taş bir bebek olmuş. Bebek öyle güzelmiş ki mutlu kadın her şeyi bırakıp 2 parasıyla bebeği satın almış 

Kadın bebeğe sahip olduğu için öylesine mutluymuş ama eve de elleri boş gitmiş.

Kocası anlamasın diye de evde kalan ne kadar bakliyat varsa kaynatıp çorba yapmış. Bebeği de çeyiz sandığının içine saklamış 

Akşam yemeklerini yiyen karı koca erkenden  uyumuş. Ancak kadın aniden duyduğu bir bebek sesi ile yataktan fırlamış. Ses, bebeği kapattığı sandıktan geliyormuş. 

Bebek gecenin bir yarısı kadına seslenmiş : "beni getiren kadın beni getiren kadın eğh'em geldi çişim geldi" demiş

Kadın sesi kocasının da  duyacağı telaşıyla bebeğe usulca bağırmış : "Yapıver oraya yapıver"

Bebek gün ağarana kadar mutlu kadına seslenmeyi sürdürmüş .. 

"Beni getiren kadın beni getiren kadın eğh'em geldi çişim geldi"......

Kadın korkusundan ve heyecanından sabahı dar etmiş.. Kocasına kahvaltısını verip işe uğurladığı gibi sandığın başına, bebeğin pisliğini temizlemek için koşmuş 

Sandığı açtığında bir de ne görsün ? Sandık ağzına kadar altınla doluymuş

Kadın ne yapacağını bilmez halde sandığın başında oturup kalmış. Mutfakta akşam için hiçbir şey olmadığını hatırlayıp 2 altın bozdurup 20 paraya çevirmiş, pazara koşmuş

Bir önceki gün önünden geçip gittiği incik boncuk tezgahından kendine güzel bir tarak, kocasına da mendil almış.

Günler birbirini takip ederken bu mutlu çift evlerine yeni eşyalar alıp güzel kıyafetler giyinmeye başlamış.. 

Bebek her gece aynı şekilde kadına seslenirken karı ve kocanın mutluluklarında da hiçbir eksilme olmamış

Ancak çiftin karşı komşusu bu değirmenin suyunun nereden geldiğini öğrenmek için binbir çaba harcamaya başlamış ve eline bir tas hoşafı kapıp mutlu çiftin kapısını çalmış

Kadının laf yapan ağzı, mutlu kadının saf ve iyi niyeti sırrı ortaya çıkarmış

Karşı komşu taş bebeğin sırrını öğrenir öğrenmez sandıktan bebeği alıp eteğinin içine saklamış,evine gitmiş . Eve gittiği gibi ipek çarşafları, atlas yorganları taş bebek için hazır etmiş, geceyi beklemeye başlamış 

Gece olduğunda mutlu kadının anlattığı şeyler bir bir  gerçekleşmeye başlamış 

Bebek bağırıyormuş ...

"Beni getiren kadın beni getiren kadın eğh'em geldi çişim geldi" demiş. Kadın büyük bir aç gözlülükle "yapıver oraya yapıver"demiş. Bebek sabaha kadar kadına seslenmeyi sürdürmüş 

"Beni getiren kadın beni getiren kadın eğh'em geldi çişim geldi" ...

Kadın kendini bekleyen altınların çekiciliğinden sabaha kadar uyuyamamış. Sabah ezanını duyduğu gibi yatağından fırlayan kadın, altınları toplamak için bebeği yatırdığı yatağa koşmuş 

Ancak kadın bir de ne görsün ?

Bebek gece boyunca her seslenişinde; ipek çarşaflı, atlas yorganlı yatağa bir güzel kakasını yapmış ondan daha güzel olanı da pisliğini her yere iyice sıvıştırmış

İpek çarşaflarına, bebek ile birlikte gelmeyen altınlarına yanıp yakınan kadın bebeği kaldırdığı gibi pencereden mutlu kadına fırlatmış

Mutlu kadın ise gece boyu; bebeğini süsleyip püsleyip oynayacağı, çocuk özlemini gidereceğini düşünürken mışıl mışıl bir uyku çekmiş. Bu güzel hayallerle dalınan uyku ise gece boyunca sesi çıkmayan bebeğin yokluğunu hiç hissettirmemiş 

Mutlu kadın güzel uykusundan karşı  komşusunun sesini duyduğunda uyanmış.. 

İşin en güzel tarafı ise; çiftin bebeğin kaybolduğunu farketmeyip, yokluğuna üzülmeden geri döndüğü için dünyalar kadar mutlu olması olmuş 

Bebek her gece mutlu çifte altın vermeye devam ederken, karı koca ise gece gündüz, çocukları yerine koydukları taş bebeklerini sevip okşamayı sürdürmüş









29 Mart 2017 Çarşamba

Kambur

Seni -sevmek değil de bu yıllardır yaptığım laf kalabalığı gibi işte  fena beka vahdet olur atom hesabı olur- bak bu sevmekse allahım diyorum nasıl hep kendimden uzağa koyup kendimle cebellese cebellese kapısının önüne kadar gelip ''-naber-naber-naber'' orada patinaj çekiyorum.


(seni bu hüsn ü cemal bu kemal ile görüp korktular hakk demeye döndüler insan dediler) ulaşılmaz ettim de ulaşılmak da istemedin mi acaba ?

Kavuşunca ne olacak?

Kavuşmak ne demek ola?

Seni sevmiyorum da torpu diye diye kendime Hegel'in açtığı yolda gösterdiği hedefe durmadan yürümek için sarkaçlar mi uyduruyorum?

Kibir. kibir. kibir.

Beni sevmen lazım. Felsefi, psikolojik, edebi cikarimlari unutup Acun'un kanalını izlememiz filan lazım.

Mesela bu kadar güzel olmaman lazım (kaldır nikabını görem yüzün çalıyor kafada) Neşet Ertas'i osandım bu canımdan diye diye değil de sallan boyuna bakayım elmas küpeler takayim diye sevmemiz lazım.

Seni aldım dünyanın dışına koydum da içimden içimden zıplıyorum yok olmuyor yürüyen merdivenin tersine tersine amma biri de diyor yürüyen merdivenleri gizli bir hamal yürütür. Sen mi yürüyorsun benim tersime ben mi ters istikamet diye illa yürüyorum.

Kamburlar da gizli hamal gibi.

Kamburumsun.

5 Mart 2017 Pazar

25 Şubat 2017 Cumartesi

Entropi

İnsan da diyor iki büyük arzu vardır diyor biri katanos diyor öteki eros diyor. Eros'u zaten biliyoruz da Katanos diyor yok olma arzusu diyor

Yüksek bir yerdeyken içimizi kamaştıran atlama isteği diyor mesela ya da karanlık bir koridorda yürürken arkadan biri geldiği hissi.Evrende de entropi var. Her şeyin kötüye gitme eğilimi. Kaos. Bu cihan bana sığar ben bu cihana sığmam.İtiraf edelim her şeyin sarpa sarmasını istiyoruz biraz biraz..

24 Şubat 2017 Cuma

Sus,sus !

insan hayatının bir döneminde geriye bakıp geleceğinin istikametini değiştirmeye karar verir. buna yüzleşme denebilir. (şimdilik demeyelim) (olur) pencereye koşar  (hayır koşmaz) evet sakin adımlarla pencereye gider. dışardan ses: yağmur. -aynı fotoğrafın çeyrek saniye aralıkla çekilmiş hali gibi- çocuk pencereye koşar: yağmur bile vaaar! yağmur bile vaaar! dışardan ses: var. (yağmur o an bir sestir) (çeyrek saniye aralıklı fotoğraf döngüye girince yağar gibi olur- hemen çıkmalıyım bu parantezden) hava karanlik. demek ki akşam olmuş (10 civarı) bunu camdaki yansımadan anlıyoruz (hayır yalan söylüyor saate baktı) (hangi yansıma) çocuğun yansıması canım. çocuk kendi yansımasını görünce bir şey söyledi: (hayret ve biraz da korku) ğaaa (flapjack gibi ğaaa) saçlarıma n'oldu? (n'olmuş çocuğun saçlarına) sus sus. ben kararttım yoksa sarı sarı saçları vardı. (çocuk parmaklarını saçına sürüp sürüp uçlarına bakar: ğaaa) çocuk sus sen de. seni tanımasınlar diye yaptım. üzülme. çocuk ğaaalamayı bırakıp anlaşılır bir şeyler söylemeye başlayacaktır ki anlatıcı eliyle çocuğun ağzını kapatır: sus be yavrum yerimizi belli edeceksin. sus. (birinden mi kaçıyoruz?) evet. yağmur ve adamları peşimizde. kahretsin! işte geliyorlar. (hemen çocuğu sakla) nereye saklayayım? kocaman çocuk. (iç cebine koy) piyango biletlerinin yanına?  (hayır lan hayır ötekine. ben de o esnada kafanda türkü çaldırayım: adam cebunde taşır senin gibi gelini oy asiye oy) bırak şimdi türküyü adamlar yetişmek üzere.

20 Şubat 2017 Pazartesi

Uyumadan Evvel


kendimi anlatmaya çalışmayalı çok oldu. boğazımı yırtarak ettiğim kavgalar en sevdiğim anların başını çekerek çaresizce süzüldü gitti aramızdan

masamda oturup yazmadığım her an; otobüsle eve taşıdığım dikdörtgen, beyaz 4 ayaklı masayı ve metro ile taşıdığım elektrikli süpürgeleri getirdi aklıma

bu aralar kendimi sadece tırnaklarımı uzattığımda ve kırmızı ojeler sürdüğümde iyi hissediyorum. he bir de üniversitedeki gibi giyindiğimde

haftasonlarımı geçmişteymiş gibi yaşayarak renklendiriyorum.

yaptığım haberleri unutmaya çalışıyorum uyumadan evvel.

konuşmadıklarımı söylüyorum güzelce.

içimde kalırsa dert oluyor zul oluyor sonrası zaten lal

bu ara en çok ses cıkaran telleri seviyorum,

tuvaletin ışığını açık unutmadığımda seviniyorum en çok. he bi de evden çıkar çıkmaz dolmuşun gelmesine

her şeyimi alay edilebilir ve kınanabilir buluyorum ve bunların hepsini ifşa etmek istiyorum .

29 Ocak 2017 Pazar

Neyi Görmek İstersin ?

nfkfı nfkfı nfkfı
zaman zaman zaman
bir ipin ucunda sallanır gibi..
 telaşlı bir çocuğun avucunda sıkı sıkı tuttuğu sarı leblebilerinin terden ıslanarak zamanı gelince yan koltuktaki kırk yaşlarında bir hanım teyzenin göğsüne deyip bacaklarından yeri boylaması gibi..
Çocukların vakti zamanında  acımasızların en acımasızı olup ailesin, arkadaşlarını tüm kural direklerinin üstüne çıkıp bayrağı göndere çeken koca dili ve amaçsızlığı ile sağa sola "haydeee yapamadı kii" "bak yine bozuk para getrimiş. dilenci misiniz lan siz " demesi.
Biran evvel büyüseler diyorum. neye güleceklerini nerde susacaklarını ki çoğu zaman susmaları gerektiğini bir öğrenseler diyorum
sonra varlığı ve yokluğu arasında en çok ikileme düştüğüm şey asılıp kalıyor duvarda.
bir bakmışım ki dudağının üstünde kırmızı bir leke aa şimdi de ağrımaya başlayan bir karın ..
hayır hayır kaşınan bir sırt. ama  en ulaşılmaz yeri kaşınan bir sırt ..
zamanla değil mi?
zamanla oldu..
kozasından çıkan, yuvasına geri dönen,kağıda değil tuşlara kelime akıtan, zamanla değişen geri dönen, geri gelen, yine giden, gelen..
zamanla en çok neyi olumlu karşılamaya başlıyorsunuz ?
şişen karnınızı , ağaran saçlarınızı, çizgilerinizi, aşağı doğru sarkan gıdınızı,memelerinizi
iş tutmaktan büyüyüp kalınlaşan elllerinizi, mevsimlerin gelişini, sevdiğiniz mevsimlerin hızla gidişini..
zamanla olur denilen neler olmadı mesela
mesleğini zamanla sevdin mi , sırf annen beğendi, çocuğum olsun, aşık değilim ama iyi kız diye kandırdığın insanı sevdin mi ? hem de zamana rağmen sevdin mi ?
ağrıyan kolun, seyriyen gözü
sürekli kahve demlediğin cam demliğin kaldı mı seninle yıllarca ?
hiç kirlenmeyecek gibi temizlediğin evnin zemini  yanılttı mı seni ?
zamanı akıp gitsin diye bekleyenlerden misin , akmasın, bitmesin de şu işleri de yoluna koyayım diyenlenden misin ?yoksa her işini zamanında yapıp kenara koyduktan sonra başka bir şeye zaman yaratabilmek için zaman aksın diye akrep bekçiliğine soyunanlardan mı
zaman ve yemek yemek üzerine düşünmekten  çıldıracağım artık
kafamın çok ağrıyan sol yanı , çok yazmaktan şişen ağrıyan bileklerim.
 hala hatırlayabilyorum en azından .. sonra diyorum ki neyse ki zamanla ...